"Test sayısı azaltıldığı için sayısal değerler gerçek rakamların çok altında"

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri'nde Selim Badur, yoğun bir şekilde artan olgu sayılarına dikkat çekti ve yaz aylarındaki rahatlama nedeniyle yeni bir dalga ihtimaline karşı uyarılarda bulundu.

PCR testi illüstrasyonu
Selim Badur'la Korona Günleri: 27 Haziran 2022
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 27 Haziran 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

(27 Haziran 2022 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, günaydın efendim.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Feryal, herkese günaydın, tüm dinleyicilerimize de günaydın ve iyi haftalar dilekleriyle başlayalım. Evet, sizin bıraktığınız yerden bayrağı devralıp ben de iyi haberleri sürdüreyim. Şimdi biliyorsunuz, dünyada bir süreden beri -iki ay, iki buçuk ay kadar- olgu sayılarında genel bir azalma var. İnsanlar, ülkeler test yapmıyorlar, önlemler kademeli olarak kaldırıldı, etrafta bir önlem filan kalmadı. Ancak olgu sayıları bu iyimser tabloyla biraz çelişiyor. Çünkü John Hopkins Üniversitesi’nin sitesinde bu sabah itibariyle dünyada 543 milyon beş yüz 79 bin kadar olgu var ve 6.4 milyon kişi de Covid nedeniyle yaşamı yitirdi. Bundan önceki programımızdan bugüne dek ortalama olgu sayısına baktığımız zaman tekrardan 600 bin bandına çıktı, 400 binlere inmişti. Bu neyi ifade ediyor? Unutmayalım ki sayılar böyle, ancak birçok ülkeye -örneğin Türkiye Amerika Birleşik Devletleri, Fransa- oradaki verilere baktığımız zaman bir kere test sayıları çok azaldı. Artık eskisi kadar çok test yapılmıyor ve bu nedenle de çok fazla pozitif olgu saptanamıyor. Buna rağmen bu artış var. Son 24 saat içinde Amerika Birleşik Devletleri'nde bir gün içinde 198 binden fazla olgu, yaklaşık 200 bin olgu ortaya çıktı. Avrupa'ya bakalım; “olgu az” ya da “bizde artık olgu yok” diyen beş altı tane ülke var. Türkiye bu grupta yer alıyor. Ukrayna, Belçika, Romanya, İsveç ve Tajikistan gibi ülkeler dışında baktığımızda, örneğin Almanya'da 24 saat içinde 120 bin, Fransız'da 78 bin, Portekiz'de 60, İtalya'da 55 bin kadar olgu ortaya çıkmış. Fransa'daki verilere göre, geçen haftaya oranla bu hafta %49 oranında artış var ki Avrupa genelindeki ülkelerde bir hafta öncesine oranla %50 artış saptandı, resmi olarak bildirildi. Ve yineliyorum, bu ülkelerde de test sayısı azaltıldığı için bu sayısal değerler gerçek rakamın çok altında. Şimdi neden böyle oluyor, nereden çıktı bu sorun? Özellikle bu omicron varyantı hani hızlı yayılıyordu diyorduk, diğer önceki varyantlara kıyasla daha süratle yayılmakta, daha kolay yayılmaktaydı. Ama omikron varyantının da alt tiplerinden -işte bunun BA1-2-3-4-5… gibi giden alt tipleri var- özellikle BA4 ve 5 daha hızlı yayılıyor, omikronun kendisinden, orijinal omikrondan da daha hızlı yayılıyor. Neden? Çünkü özellikle Tulio de Oliveira var, - Güney Afrika Cumhuriyeti'nden “virüs avcısı” diye tanımlanan bir bilim insanı- çeşitli yeni varyantların saptanmasında bu bilim insanı öncülük etmişti. O açıklamasında diyor ki, “virüsün…”, özellikle BA4 ve BA5 varyantlarının ortaya çıkışı, “…virüsün farklı biçimde evrilmekte olduğunu göstermekte, buna dikkat etmek lazım” diyor. Önemli bir açıklama. Aralık 2021 döneminde ortaya çıkan bu yeni alt varyantlar daha hızlı ve daha kolay yayılıyorlar. Neden daha hızlı ve kolay yayıldıkları da 486. bölgelerindeki mutasyona bağlanıyor. Bu önemli bir gelişme. Evet, her ne kadar bu varyantlar daha hafif enfeksiyon yapıyor, bu nedenle yoğun bakımlara kaldırılan ve yaşamını yitiren kişi sayısında azalma var, burada artış yok dense de olgular o kadar hızlı artmaya başladı ki göreceli olarak bir ay öncesine oranla hem yoğun bakım hem de ölüm sayılarında da yavaş yavaş artışlar olmaya başladı. Avrupa'da başı Portekiz çekmekte; Portekiz özellikle son 14 günde 100 binde üç bin vakayı geçmiş durumda. Biliyorsunuz, 100 binde 100’ün üzerine çıktığı zaman bu sınır değer bir sorun olduğunun işareti olarak kabul ediliyordu. Bırakın 100 binde 100’ü, 100 binde üç bine çıkmış durumda. Bu önemli bir bulgu. Ve hem biraz önce bahsettiğim gibi Tulio de Oliveira’nın açıklaması var hem de çeşitli çalışmalar BA4 ve BA5 varyantlarının hem geçirilmiş enfeksiyonlardan hem de aşılandıktan sonra kazanılan, oluşan antikorlardan nasıl kaçtığını gösteriyor. Bu önemli bir bilgi, bu antikorlardan kaçış.

Yaz aylarındaki "rahatlık" yeni bir dalganın göstergesi mi?

ÖM: Pardon, araya girip izninizle bir şey soracağım; mesela Hacettepe'den de Doçent Doktor Cavit Işık Yavuz'la da konuşmuşlar -Diken internet gazetesinde var- Avrupa'da 31 ülkede vaka sayılarının geçen haftaya kıyasla çok arttığını belirtmiş ve Türkiye'nin de yeni omicron BA4 ve BA5 varyant dalgasına maskesiz ve testsiz yol aldığını da belirtiyor. Yeni bir dalganın yükselmekte olduğunu söyleyebilir miyiz bu durumda?

SB: Yani bu herhalde bu durum birkaç hafta içinde daha net olarak sayısal değerlerle, bilimsel verilerle ortaya konacaktır, açıklığa kavuşacaktır ama özellikle yaz aylarında insanlar daha rahat; “havalar ısınıyor, açık havada daha fazla vakit geçiriyorlar, daha mesafeli ve açık ortamlarda bulunuyorlar, bu nedenle göreceli olarak olgu sayısında azalma vardır” görüşü üç yıldan beri hiç yürümedi biliyorsunuz. Böyle bir azalmayla karşılaşılmayacak. Üstelik de hem Türkiye'de -özellikle Türkiye özelinde- hem de Avrupa ülkelerinde önlemlerin bu şekilde azaltılması, her ülke, toplu taşıma araçlarında filan maske kullanımı zorunluluğunu kaldırdıkça büyük bir olasılıkla olguların sayısında bir artış olacak. Ne zaman biz bunu öğreneceğiz? Doğru dürüst ve gerekli sayıda test yapılır ise. Test yapılmazsa tabii siz herhangi bir pozitiflik saptayamayacaksınız. Bakın, Türkiye'de son bir ayda saptanan olgu sayısı 15 bin 742. Bu sayı Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık üç milyon. Şimdi Amerika'da üç milyon, Türkiye'de 15 bin, Tayvan'da bir buçuk milyondan fazla, Almanya'da bir buçuk milyondan fazla, Avrupa genelinde Fransa, İtalya gibi ülkelerde son 28 günde bir milyondan fazla olgu saptandı. Türkiye'de bu dönemde sadece 15 bin olgu saptanmış durumda. Elbette eğer test yapmazsanız sayılarınız sonuçta düşük çıkacaktır. Bu önemli bir bulgu. Şimdi küçük iki haber; bir kere bu meşhur -biraz gecikmiş olarak veriyorum bu haberi ama- Antonio Fauci’yi artık herkes biliyor, kendisi Covid’e yakalanmış, bu bir haber, ilginç. Bir de Amerika Birleşik Devletleri'nde, San Diago'da bir doktor, meslekten belirli bir süre için men edilmiş, çünkü Çin'den getirdiği bir ilacı hastalara pazarlıyormuş. İlacın içinde ne olduğu incelendiğinde etkisizliği saptanmış olan hidroksiklorokinin toz hali ve patates özlüyle karıştırılmış, böyle bir tozu pazarlıyormuş. Neyse bu da Amerika'dan gelen bir haber.

Şimdi Amerika’dan gelen haberlere baktığımızda, Reuters ajansından bir haber düştü -ki bu çok çarpıcı bir haber- Amerika Birleşik Devletleri'nde Covid’e karşı antiviral ilaç kullanımını incelemişler, hastalandıklarında toplumun hangi kesimi kullanıyor diye. Buna göre yoksul kesimler ve özellikle ağır Covid’e maruz kalma riski taşıyan birtakım duyarlı kişiler, daha varsıl yörelerde oturan insanlara kıyasla çok daha düşük sayıda antiviral tedavi alma olanağı bulmuşlar. Kısacası bir kez daha Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sağlık sisteminde bu zengin-fakir ayrımını ve aşıya, antivirallere, tedavi için kullanılan ilaçlara erişimdeki büyük farkı gözler önüne seren bir haber, bu da önemli bir haber. Böyle ekonomiden bahsettiğiniz zaman, 12. bakanlar düzeyindeki Dünya Ticaret Örgütü Konferansı Cenevre'de toplandı ve burada ilginç bir karar alındı ve pek beklenmeyen bir karardı, o şekilde tanımlanabilir; şu anda sadece mevcut yasaların etkisiz uygulanmasına çalışmaktayız diyorlar. Çünkü çıkan tablo, özellikle pandemi, iklim felaketleri ve Ukrayna sorunu, tüm bu gelişmeler benzer nedenlere bağlı krizlerdir ve neoliberal küreselleşmenin iflasının işaretidir. Bunu ben ya da siz söylemiyoruz, Dünya Ticaret Örgütü'nün 12 bakanlar düzeyi konferansında yapılan bir açıklama. İlginç geldi bu haber. Doğrusunu isterseniz neoliberal küreselleşmenin iflası filan gibi sözleri yakıştıramadım Dünya Ticaret Örgütü'ne.

Dünya Sağlık Örgütü'nden patent yasasıyla ilgili yeni karar

Evet, Dünya Ticaret Örgütü böyle, Dünya Sağlık Örgütü ise 17 Haziran'da patent yasasıyla ilgili bir karar imzaladı. Oldukça kısıtlı bir etkisi olacak bir karar. Bu karara göre birtakım yoksul ülkeler patent sahibi kuruluşlardan izin alma koşuluyla lisans üretimi yapabilecekler. Yani patent yasasının dışında üretim yapabilecekler. Ancak kısıtlamaları var; bu beş yıl süreyle, izne bağlı ve sadece aşılar konusunda tanı ve tedaviyle ilgili -pandemiyle ilgili olarak söylüyorum- bir gelişme yok. Bu önemli bir gelişme ama eksik bir gelişme. Şimdi, çeşitli çalışmalar, tabii bu Covid hastalarının özelliklerinin irdelenmesi üzerine yoğunlaşmaya başladı. Özellikle George Washington Üniversitesi'nden Jacob Roxon ve arkadaşlarının bir çalışması var; bunlar hastalığa yakalanma açısından kentlerin kırsal bölgeye göre ne kadar daha büyük risk taşıdığını, özellikle insan popülasyonundaki yoğunluğun, nem oranlarının -yine yoksulları vuruyor- ne denli fazla risk taşıdığını ve bu nedenle şehirleşmenin, kentleşmenin böyle bir sorun olduğunun altını çiziyorlar, önemli bir çalışma. Bir diğer çalışma İspanya'da Katalan bölgesindem, Barcelona'dan Damia Valero-Bover ve arkadaşları tarafından geliyor; acaba Covid için yaş önemli mi? Hani yaşlılar daha büyük risk altında deniyordu. Bunlar çalışmalarında, Covid’e yakalanıldığında evet, yaşlıların daha ağır geçirdiklerini, daha zor duruma düştüklerini, ancak yakalanma riski açısından yaş faktörünün önemli olmadığını ortaya koymuşlar. Bu da önemli bir bilgiydi.

Şimdi, özellikle bu hava kirliliği, ev filan dediğim zaman Türkiye'de yapılmış olan bir çalışmaya değineceğim; biliyorsunuz, son programımızda hava kirliliğinden 2019 yılında dünyada dokuz milyon kişinin yaşamını yitirdiğine değinmiştim. Bununla ilgili tamamlayıcı bir ilginç çalışma, benzer bir çalışma da Türkiye'den Engin Şahin, Berna Akıncı Özyürek ve Barış Dulkadir imzasıyla Tüberküloz ve Toraks Derneği'nin, Tüberküloz ve Toraks Dergisi'ne 2021 yılının son günlerinde yayınlanmış; özellikle meteorolojik birtakım öğelere baktığımızda -kükürdiooksit, partikül sayısı, nem, ısı gibi- bunların zatürre girişimini nasıl etkilediği ve zatürreyi nasıl kolaylaştırıcı bir faktör olduğunu gösteriyorlar. 822 hastada yapılan bir çalışma ve meteoroloji durumunu irdelemişler, birlikte analiz etmişler, değerlendirmişler.

Biraz da, özellikle son günlerde gittikçe daha fazla üzerinde durulan bu long Covid denilen, uzun Covid ya da Covid geçirdikten sonra ortaya çıkan birtakım sağlık sorunlarıyla ilgili çalışmalara değineyim. Bunlardan bir tanesi çeşitli varyantlar arasında hangisi ‘long Covid’e yol açıyor diye bakıldığında, özellikle omikron varyantı sonrası, bu uzun Covid hastalığını geçirme riski daha önceki varyantlar ile hastalandıktan sonra oluşan uzun Covid’e kıyasla %20’yle %50 arasında daha düşük. Ama daha bulaşıcı olarak görülen omikron varyantıyla hastalanan insan sayısı çok daha yüksek olduğu için, sonuçta sayısal olarak benzer bir tablo çıkıyor. Ama bu demek ki “long Covid” omikron ile daha düşük olasılıkla ortaya çıkmakta. ‘Long Covid’lerin %75’i hastaneye yatmamış kişiler, yani Covid’i ayakta geçirenler ya da hafif atlatanlar. Bunlarda da oluşuyor, bunu unutmamak lazım. Yani illa ağır Covid geçirmek lazım değil. Örneğin çalışmalarda Covid geçiren 90 bin kadar 65 yaş üzeri kişi incelenmiş, hani ne kadarında Covid sonrası bu uzun Covid şikayetleri var diye; bu 90 bin kişinin %32’sinde semptomlar dört ay kadar devam ediyor. Bütün bunlar, hani böyle bir sorunun gerçekten var olduğunu ve hiç de azımsanmayacak oranda ortaya çıktığını gösteriyor.

Gebelerin aşılanması gittikçe daha da önemli çünkü...

ÖM: Peki dört ayın üzerinde olanlar da var değil mi?

SB: Tabii, çok daha uzayabiliyor. Yani bu %32’si en az dört ay sonrasında hâlâ şikayetlerin sürdüğünü söylüyor. Bu nedenle bu %32 ‘long Covid’e gitmekte olan olgulara bir işaret. Ama bunların bir bölümü çok daha uzun, belki bir yılı aşan süreyle bu long Covid bulgularıyla seyrediyor. Bir başka çalışma Family Practice dergisinde çıktı, Hajira Dambha-Miller ve arkadaşları yayınladılar; hormon tedavisi, östrojen ya da doğum kontrol ilaçları alan kadınlarda Covid’den ölümler daha düşmüş. Oran çok yüksek, %78 oranında daha düşük oluyor. Bu hormon tedavisi alma, yani hormon dengesi miktarı ile hormon düzeyiyle Covid’e direnç arasında ne tür bir ilişki var, sanıyorum bundan sonra bu tür çalışmaları göreceğiz.

Gebelerin aşılanması gittikçe daha da önemli. Avrupa'da hâlâ birçok ülke radyo anonslarıyla gebeleri aşılamaya davet ediyor. Çünkü, örneğin bir çalışmada doğacak olan bebek in utero, yani daha anne karnında Covid ile temas ederse, bebekte doğduktan sonra işitme kaybı ve işitme sorunu olduğu, böyle bir sorun yaşandığı saptanmış. Bu nedenle gebelerin aşılanması üzerinde ısrarla durulmakta, bu önemli bir gelişme.

ÖM: Bu işitme kaybı yeni bir bulgu değil mi?

SB: Evet, birtakım çalışmalar çıkıyor artık. Birazcık ayrıntıları kapsayan çalışmalar çıkmaya başladı; örneğin alışılagelmişin dışında saptanan semptomlar, deri bulguları gibi, saç dökülmesi gibi -işitme zorluğunu biliyorduk ama- yeni birtakım bulguları ortaya çıktı. Yani Covid-19 oldukça farklı seyreden bir viral enfeksiyon, bir solunum yolu enfeksiyonu. Nitekim Jama Open Network dergisinde bir çalışma var; genellikle Covid için “ağır geçen kötü bir grip, ona benziyor” deniyordu, böyle tanımlayanlar var, ısrarla konuyu biraz hafifletmeye çalışanlar… bunun yanlış olduğunu, bu yaklaşımın doğru olmadığını, gerçeği yansıtmadığını kanıtlayan bir çalışma. Jama Open Network’te yayınlanan çalışmada Shen ve arkadaşları, pediatrik, yani çocukların yattığı yoğun bakım ünitelerindeki yatışları incelediklerinde, influenza, yani grip tanısıyla yoğun bakıma yatan çocuklarla Covid nedeniyle yoğun bakıma yatan çocukların durumunun oluşturdukları tabloyu kıyaslamışlar; hem hasta sayısı hem solunum cihazına bağlanma riski, yoğun bakımda geçirilen gün sayısı, ölüm sayısını kıyasladıklarında bunların hiç benzer olmadığını, Covid’in çok daha ağır olduğunu ortaya koymuşlar. Bu da ısrarla bu “Covid de gribe benzer bir hastalık” diye söyleyenlere pek öyle olmadığını gösteriyor, bunun bir kanıtı.

Bir çalışma, bu da yine Jama dergisinde -Amerikan Tıp Birliği dergisi diyelim- o derginin bir sayısında, hastane ortamında -Boston Üniversitesi'nde yapılmış- havadaki partiküller üzerinde bulunan SARS-CoV-2 RNA'sının bulaşa yol açtığı gösterilmiş ve bu nedenle hastane ortamında hastaların çok iyi izole edilmesini gösteriyor ki nitekim Dünya Sağlık Örgütü'nün de son önerilerinde “ne yaparsanız yapın ama şu havalandırmayı çok ciddi yapın, bunu ihmal etmeyin, küçümsemeyin; bu bulaşı engellemede çok çok çok önemli bir faktör” olarak karşımıza çıkıyor, bunun altı çiziliyor.

ÖM: Yani kapalı mekanların havalandırılması.

"350’den fazla aşı çalışması sürmekte"

SB: Evet, bu gerçekten önemli bir bulgu. Şimdi, özellikle bu omikron varyantıyla beraber hani pozitiflik ne kadar sürüyor, PCR testi ne kadar pozitif çıkıyor, bu konuda çok spekülasyon var ve çok da soru geliyor. Gerçekten arada pozitif olup sonra negatifleşen sonra yeniden pozitifleşen PCR sonuçları, acaba testler hatalı mı yapılıyor”, şeklinde yansımakta. Ya da uzun, üç hafta geçmiş, dört hafta geçmiş hâlâ PCR pozitif olgular bildirilmekte. Bu çok şaşırtıcı değil; hem bu dalgaların olması dalgalanmaların olması hem de biliyoruz ki omikronun ortaya çıkmasından sonra bu varyant ile pozitiflik, PCR'da saptanan pozitiflik diğer varyantlarda görülenlerden çok daha uzun sürmekte. O nedenle siz de Covid tanısı konup da eğer omikron varyantıyla enfekte olduysanız PCR testinizin üç hafta, dört hafta boyunca ısrarla pozitif çıkması insanları ürkütmemeli. Bu, bu varyant ile oluşan enfeksiyonun bir özelliği, bu da önemli bir nokta.

Özellikle son günlerde hibrit aşılama konusu gündeme geliyor. Yani aşılamayı A aşısı artı B aşısı gibi yapmak ya da en azından rapel dozları farklı bir aşıyla, primer aşılama -yani ilk aşılama- aşamasını tek bir aşıyla yaptınız diyelim, aşıyı değiştirmenin yararını anlatan çalışmalar var. Buna ait bulgular vardı ama bunun mekanizmasına dair özellikle çeşitli çalışmalar var; örneğin Kathryn Bowman ve arkadaşları, bu kişiler nasıl oluyor da farklı aşı ile yapılan, sürdürülen aşılamaların, bu rapel doz uygulamalarının farklı aşılamalar ile sürdürülmesi, immünolojik olarak nasıl daha büyük getirisi var, çalışmalarında bunu vurgulamışlar. Bu arada EMA, yani Avrupa İlaç Ajansı, 27 Avrupa ülkesinin Valneva aşısını -bu Fransa-Avusturya ortak yapımı aşı, Fransa'nın Nantes kentinde üretiliyor- 18-50 yaş grubunda uygulanmasını kabul etti. Böylece Avrupa'da, Avrupa Birliği'nin kabul ettiği altıncı aşı oldu. İşin ilginç yanı bu aşı inaktif bir aşı. Yani ülkemizde farklı platformlarda yerden yere vurulan o inaktif aşı, “çok kötü, onu yok sayın” dedikleri Sinovac aşısıyla aynı yöntemle hazırlanıyor. Bu arada unutulmamalı, tabii şu anda Dünya Sağlık Örgütü listesinde 166 tane aşağı adayı var, klinik çalışmaları sürdürülen 198 farklı aşı ise preklinik aşamada, yani neredeyse 350’den fazla aşı çalışması sürmekte. Bunlar da bir süre sonra büyük olasılıkla devreye girecektir.

ÖM: Peki son olarak bir de bu noktada Türkovac ne oldu?

SB: Hiçbir bilgi olmadığı gibi, geçen hafta Önce Sağlık programında sayın Esin Şenol'u konuk almıştık, Ankara'dan bize haberler verdi ve “dağıtılan merkezlerden geri toplatılmakta, en azından Ankara'da” dedi. Gerçekten Türkovac’la kaç kişi aşılandı, bunlar ne kadar korunuyor, bunların özellikleri nedir, hangi yaş grubu neden Türkovac’ı seçti, kendileri mi tercih etmiş, yoksa böyle mi uygulama nı yapılmış… Bunlara dair en ufak bir bilgi yok. Herhangi bir veri olmadığı için de üzerine konuşmak, aşının uygulanma yöntemi, kaç kişiye uygulandığı veya etkinliği konusunda bir şey söylemek ne yazık ki mümkün değil.

İki küçük haberle bitireyim; bir tanesi Manuel Medina ve arkadaşlar tarafından yapılmış İspanya'da Katalonya'dan gelen bir çalışma. İlginç bir haber, Covid-19 pandemisi sırasında İspanya’nın bazı bölgelerinde uyuz olguları artmış. İlginç bir çalışma, “ne alakası var” diyeceksiniz… Eve kapanma, evde daha fazla bulunma, kalabalık yaşama ve beraberinde uyuz enfestasyonunun -enfeksiyonu denmiyor buna- yayılmasının artış nedeni olarak gösterilmiş. Bu ilginç. Bir diğeri ise; gribin, pandeminin, 1918 İspanyol Gribi’nin, virüsün kökeni araştırıldı -belki buna önümüzdeki programda biraz daha fazla yer veririz, şimdilik sadece başlıkla yetineyim- ve nereden çıktığını buldular. Kırgızistan'dan çıkmış, dünyaya oradan yayılmış. Ona ait, birtakım genetik virüs izi sürücülerinin bulduğu bir bulgu. Özellikle 1918 İspanyol Gribi’nde etken olan virüs, o günden bugüne dek her zaman ortaya çıkan, her yıl gördüğümüz ama daha mevsimsel gribin atası virüs olarak açıklandı.

Ben burada durayım, daha sonra programlarda bu konuya, Kırgızistan'dan nasıl çıktığına birlikte bakarız.

ÖM: Evet, ilginç olabilir.

SB: Çok teşekkür ederim. İyi yayınlar.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Teşekkürler, sağ olun.